//

Eşcinsel İlişkide Yanlış Olan Şey Nedir? – Stephen Law

1889 görüntülenme
45 dk okuma süresi
Fatih Buharalı

Fatih Buharalı

Bilkent Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde lisans eğitimine devam ediyor. Marksizm, psikanaliz, yapısalcılık ve yapısöküm gibi konular üzerine okuma yapmayı seviyor.

Bir Hristiyan olan Bay Jarvis yatağında uyuyor, rüyasında Kıyamet Günü’nü görüyordu.
Rüyasında, Jarvis kendini bulutların arasındaki muazzam bir salonda Tanrı’nın yanında
otururken buldu. Tanrı tam da yavaşça soldaki çıkışa doğru yol alan ayyaşlara yargı
dağıtmayı bitirmişti. Melekler sağdaki girişten gelen bir grup endişeli görünen adama
yerlerini gösteriyorlardı. Adamlar önüne toplandığında, Tanrı konuşmaya başladı.

Tanrı: Evet, sıra kimdeydi? Ah, tabii, aktif eşcinseller. Söyle bakalım Jarvis, onlara ne
yapmalı?
Jarvis: Onları cezalandıracaksınız, değil mi?
Tanrı: Neden öyle dedin ki?
Jarvis: Eşcinsel davranışlarda bulunmak yanlış olduğu için tabii ki.

İncil’e Referans

Tanrı sakince çenesini ovaladı ve Jarvis’e muzipçe bir bakış attı.


Tanrı: Yanlış mıymış?
Jarvis: Evet. İncil’de kendiniz öyle söylüyorsunuz.
Tanrı: Ah, evet. İncil.
Jarvis: Evet, mesela şuna bakın: “Kadınla yatar gibi erkekle yatmayacaksın; bu menfur bir
şeydir.” Levililer 18.22.
Tanrı: Açıkçası o kısmı yazarken biraz aceleci davranmış olabilirim. O kısımdan şu an çok da
emin değilim.
Jarvis: Emin değil misiniz? Siz Tanrı’sınız. Yanlış yapmazsınız!
Tanrı: Belki de gerçek Tanrı ben değilimdir. Belki de Tanrı’nın hayalinden ibaretimdir —
hayal gücünün bir ürünüyümdür.
Jarvis: Ah.
Tanrı: Üstelik, neden İncil’in yüzde yüz güvenilir olduğunu varsayıyorsun ki?
Jarvis: Sizce değil midir?
Tanrı: Öyle bir şey söylemedim. Hem üstelik bütün ahlaki anlayışını tek bir kitabın
içeriklerine dayandıracaksan, kitabın doğru kitap olduğundan emin olmalısın. Hem de bu
kitabın ne derecede güvenilir olduğundan emin olmalısın, değil mi?
Tanrı, Jarvis’in kucağında duran İncil’e işaret etti.
Tanrı: Kucağındakini birkaç sayfa geriye çevir. Az aşağıya doğru git. İşte orası. Levililer
11.7-8. Ne diyor orada?

Jarvis: “Domuz çatal ve yarık tırnaklıdır, ama geviş getirmez. Sizin için murdardır. Bu
hayvanların etini yemeyecek, leşine dokunmayacaksınız, sizin için kirlidir.”
Tanrı: Hiç domuz pastırmalı sandviç yedin mi? O zaman günah işledin! Şimdi biraz daha
aşağıya git.
Jarvis: “Suda yaşayan hayvanlardan şunların etini yiyebilirsiniz: Denizde, akarsularda
yaşayan pullu ve yüzgeçli canlıların etini yiyebilirsiniz. Pulu ve yüzgeci olmayanları ise…”
Tanrı: “…yemeyeceksiniz.” Yediğin son öğün Fransız usulü midye içermiyor muydu? Siz
Hristiyanlar neden deniz ürünleri restoranlarını boykot etmiyor ve ıstakoz yahninin
vahametlerinden bahsetmiyorsunuz?


Jarvis’in rengi biraz soldu.


Tanrı: Eğer eşcinsellikle ilgili olan kısmın olduğu sayfadan birkaç sayfa ileri gidersen, keten
ve yün sentezi ceket giymenin de yanlış olduğunu keşfedeceksin.
Jarvis: O kısmı daha önce fark etmemişim.
Tanrı: Daha da ilerisinde faiz elde etmek için borç para vermenin de günah olduğu yazıyor.
Fakat sen bunların bir tanesini bile kınamıyorsun değil mi?
Jarvis: Kınamıyorum.
Tanrı: Fakat Levililer Kitabı’ndaki o spesifik pasajı eşcinselliği kınamak için kullanıyorsun.
Öyle görünüyor ki ayetlerin arasından ayıklayıp seçiyorsun.
Jarvis: Fakat tabii ki deniz yemeği, ceketler ve borç para vermeyle ilgili o kısımları artık
kastetmiyorsunuz değil mi? Tarihi geçmiş olmalılar.

Tanrı sertçe Jarvis’ baktı.

Tanrı: Tanrı’nın sözlerinin mi? Tarihi geçmek mi? Pekala, seni keten/yün sentezi ceket
giyenleri kınamadığın için suçlamıyorum. Fakat sen kendi doğru ve yanlış algına, kendi
özgün ahlaki kriterlerine dayanarak İncil’in hangi pasajlarını kabul edeceğini ve hangilerini
reddedeceğini belirliyorsun değil mi?
Jarvis: Evet, sanırım öyle yapıyorum.
Tanrı: Öyleyse İncil’in ahlak anlayışının, senin doğru ve yanlış hakkında halihazırda kabul
ettiğin şeylerle uyuştuğu için onu benim sözlerim olarak kabul ediyorsun. Eğer İncil hırsızlık
yapmayı, yalan söylemeyi ve adam öldürmeyi teşvik etseydi onu benim sözlerim olarak kabul
etmen pek olası olmazdı değil mi?
Jarvis: Sanırım hayır.
Tanrı: O halde dürüst olman gerektiğini düşünüyorum. İncil’in o beğendiğin belirli
kısımlarını ayıklamak ve geri kalanını reddetmekten ve seçtiğin kısımların benim kutsal
tasdik mührüme sahip olduğunu iddia etmektense, sadece eşcinselliğin yanlış olduğunu
söylemelisin ve beni bu söylemlerine ortak etmemelisin.
Jarvis: Pekala.

Tanrı: Pekala. Madem eşcinselliğin yanlış olduğuna inanıyorsun, neden yanlış olduğunu bana
açıklar mısın? Bu insanlar cezalandırılmayı neden hak ediyorlar?

Eşcinsellik Doğal Değildir

Jarvis toplanmış kalabalığa baktı ve kafasını kaşıdı.

Jarvis: Onları cezalandırmanız gerektiğini söylemedim. Belki de affedilmeliler. Fakat günah
işlediler. Size birkaç farklı nedenini sayabilirim.
Tanrı: Ne nedenleri?
Jarvis: İlki eşcinselliğin doğal olmaması.
Tanrı: Ah, bu belki de eşcinselliği kınayanların, kınamalarını aklamak için en sık kullandığı
argüman. Fakat eşcinsellikle ilgili doğal olmayan nedir?
Jarvis: İnsanların büyük bir kısmı aktif bir şekilde eşcinsel değildir. Yani eşcinsellik normdan
sapmadır.
Tanrı: Bir manada öyle. Fakat insanların büyük bir kısmı kızıl saça da sahip değildir. O
zaman kızıl saçlı olmak, senin tabirinle, normdan sapmadır. Fakat kızıl saçla ilgili doğal
olmayan hiçbir şey yoktur değil mi?
Jarvis: Doğru: Demek istediğim eşcinsel olmak doğal değildir zira doğanın maksadı bu
değildir.
Tanrı: Demek doğanın maksadı bu değildir? Hımm… Bunu da açman gerekiyor. Eşcinselliğin
insanlara doğa tarafından verilen doğal eğilimlere karşıt olduğunu mu kastediyorsun?
Jarvis: Evet, sanırım.
Tanrı: Anladım. Peki ya temizliğe ne demeli? Temiz olmanın Tanrı’ya yakın olmak olduğu
söylenir. Fakat pek az insan temiz olmaya özen gösterir. Çocuklar toprağı, çamuru çok
severler. İnsanlar çoğunlukla pek kirlidir ve genellikle böyle olmalarına aldırış etmezler. O
halde, senin akıl yürütmene göre, temiz olmak ahlaka aykırıdır.
Jarvis: Oh…
Tanrı: Sahiden de insana doğal olarak gelen pek çok şey ahlaki değildir. Halbuki insanlar
hırsa, açgözlülüğe, bencilliğe, sadakatsizliğe ve saldırganlığa karşı da doğal olarak eğilimli
görünür. İnsanların bu doğal içgüdüleri kontrol etmek için uğraşması gerekir. Sadece bu
tiksinç doğal eğilimleri engellemekte başarılı olanlar erdemli kabul edilir. Fakat sen bunun
tersini söyleyecek ve bu eğilimlerin doğal oldukları için iyi olduğunu, onlara karşı çıkmanın
kötü olduğunu söyleyeceksindir! Gel, seni biriyle tanıştırayım.

Jarvis birisinin yanına oturduğunu hissetti. Sağına baktığında koyu bir takım giymiş, ciddi
görünümlü kel bir adam gördü.

Tanrı: Bu, 1806 ve 1873 yılları arasında yaşamış olan John Stuart Mill. Mill benim hakkımda
pek de iyi şeyler söylememişti, hatta benimle tanışmak sana epey sürpriz oldu, değil mi Mill?

Mill gergince gülümsedi.

Tanrı: Fakat kendisinin, neyin doğal olup olmadığıyla ilgili söyleyeceği ilginç şeyler var.
Değil mi Mill?
Mill: Doğaya uyum sağlamanın doğru ve yanlışla hiçbir alakası yoktur… Bu konuyu anlamak
için doğa ideasına dayanan terimler arasından en yoğunlukla kınayıcı olanını—‘doğal
olmayan’ terimini ele alalım. Bir şeyin doğal olmaması, bu kelimeye hangi anlamı verirseniz
verin, o şeyin kınanabilir olması için yeterli bir argüman değildir; zira insan gibi bir varlık
için çoğu habis eylem, erdemlerin çoğundan daha az doğal değildir.

Mill konuşmayı bitirir bitirmez bir duman içinde puf olup kayboldu.

Tanrı: Pek zeki bir adam bu Mill. Peki, şimdi ne diyeceksin?

Jarvis biraz irrite olmuş gibi gözüküyordu. Eşcinsellikle ilgili doğal olmayan bir şey
olduğuna, onu ahlaken yanlış kılan bir şeyin olduğuna ikna olmuş durumdaydı. Fakat bu
doğal olmayan gayri ahlaki özelliği bulmak için çok uğraşıyordu. Ardından, birkaç dakika
sonra, Jarvis’in aklına bir fikir geldi.

Jarvis: Buldum! Penisin spesifik bir işlevi vardır değil mi? O yeniden üretim için
yaratılmıştır, çocuk yapmak için yaratılmıştır. Bu yüzden eşcinsel davranışlar vücudun
spesifik bir parçasının yanlış kullanımını içerir. Eşcinsel insanlar vücudunun bir parçasını
doğanın maksadı haricinde kullanırlar.
Tanrı: Anladım. Fakat o zaman birçok seksüel aktivite ahlaken yanlıştır. Zira birçok seksüel
aktivite —heteroseksüel ilişki de dahil— yeniden üremeye yönelik doğal işlevin
engellenmesini içerir. Mastürbasyon günahtır: çocuk doğumuna yol açamaz. Oral seks
günahtır. Herhangi bir doğum engelleyici aletin kullanılması günahtır. Senin inandığın bu
mu?
Jarvis: Birçok Katolik’in inandığı şey kesinlikle bu, değil mi?
Tanrı: Evet. Fakat bu türden bütün cinsel eylemleri günah olarak değerlendirmenin
açıklaması bu eylemlerde vücudun bir parçasının ‘doğal’ işlevine göre kullanılmaması ise, o
zaman, örneğin küpe takmak hakkında ne demeli? Kulaklarından metal parçalar sarkıtmak
kulakların pek de ‘doğal’ bir kullanımı gibi durmuyor, değil mi? Buna karşın bu, günah
olarak görülmüyor. Hiç kuşku yok ki küpe takmanın, senin deyişinle, vücudun bir parçasının
‘temel, esas işlevine aykırı bir şekilde’ kullanımını içerdiğini inkar edersin. Fakat neden?
Jarvis: Emin değilim.
Tanrı: Her halükarda, şu soruyla hala karşı karşıyayız: Vücudun bir parçasını temel doğal
işlevine aykırı bir şekilde kullanmak neden yanlıştır? Bir şeyin bize veya vücudumuza doğal
olmayan yollarla gelmesi onu neden yanlış kılıyor anlamakta zorluk çekiyorum.

Eşcinsellik Pistir

Jarvis, Tanrı’nın sorularını düzgün bir şekilde yanıtlamakta zorlanıyordu. O yüzden başka bir
taktik denemeye karar verdi.

Jarvis: Peki. Mill’in haklı olduğunu varsayalım. Ahlakın neyin ‘doğal’ olup, neyin ‘doğal’
olmadığıyla alakası yoktur diyelim. Yine de eşcinselliği yargılamak için çok daha bariz ve
daha iyi bir neden daha var. Umarım açık konuşmamda sakınca bulmazsınız.
Tanrı: İstediğin kadar açık konuşabilirsin.
Jarvis: Pekala. Eşcinsellik pis değil midir? Lutilik—yani birinin penisini bir başkasının
anüsüne sokması demek penisin büyük ihtimal dışkıyla temas edeceği anlamına gelir değil
mi?
Tanrı: Lutilik hakkında söylediğin şey doğru. Fakat bu bütün eşcinsel davranışların yanlış
olduğunu mu gösterir? Hayır göstermez. Lutilik eyleminde bulunmayan birçok aktif eşcinsel
var. Onları yargılayamazsın değil mi?
Jarvis: Hayır.
Tanrı: Üstelik lutilik yapan aktif heteroseksüel çiftler de var değil mi?
Jarvis: Var mı?
Tanrı: Ah bir bilsen. Fakat her halükarda, bir eylemin pis olması onu yanlış yapmaz.
Jarvis: Neden?
Tanrı: Bahçıvanlıkla uğraşmayı seviyorsun değil mi?
Jarvis: Evet.
Tanrı: Bahçıvanlık oldukça pis bir aktivite değil midir? Özellikle senin yaşadığın yerde.
Bahçede çalışıp da ellerinin kedi dışkısı içinde kalmadığı gün yoktur neredeyse değil mi?
Jarvis: Sanırım bu doğru. Bahçıvanlık pistir, fakat ahlaksızca değildir. O zaman lutiliğin
sözde pisliğini eşcinselliği yargılamak için kullanamam değil mi?
Tanrı: Sonunda anlıyorsun evladım.

Eşcinsellik Sağlıksızdır

Jarvis şimdi de farklı bir taktik denemeye karar verdi.

Jarvis: Eşcinsel ilişkide bulunmak sağlıksızdır. Bu yüzden de yanlıştır.
Tanrı: Sağlıksız mıdır?
Jarvis: Evet. Örneğin HIV virüsünü ele alalım. HIV, AIDS’e yol açan bir enfeksiyondur.
AIDS milyonlarca insanı öldürüyor. Ve AIDS’i yayan şey de eşcinsel ilişki. Doğru mu?
Tanrı: Bir bakıma haklısın. HIV cinsel birleşmenin her türlü formuyla yayılabilir. Gerçekten
de, birçok eşcinsel de bu virüse kapılır.
Jarvis: Bu doğru.
Tanrı: Üstelik, eşcinseller korumalı cinsel ilişkiye girebilir. Heteroseksüeller de öyle.
Korunarak cinsel ilişkiye girersen risk oldukça düşer.

Jarvis: Hmm, sanırım bu da doğru.
Tanrı: Belki de eşcinsel ilişkinin, korumalı şekilde yaptığın zaman bile, hastalığı
heteroseksüel ilişkiye kıyasla daha fazla yaydığı doğrudur. Fakat bu onu yanlış yapar mı?
Eğer şarap içmenin bira içmekten daha az sağlıklı olduğu keşfedilse, bira yerine şarap içmeye
devam edenleri yargılamazdık değil mi?
Jarvis: Sanırım hayır.

Eşcinsellik Gençleri Yozlaştırır

Jarvis: Fakat masum genç erkeklerin peşine düşen eşcinsellere ne demeli? Bu yanlış
değil midir?
Tanrı: Fakat bu erkeklerin masum ve hassas genç kadınları baştan çıkarmasından daha yanlış
değildir.
Jarvis: Evet, bu da tabii yanlıştır. Fakat eşcinsel baştan çıkarıcının yaptığı daha yanlıştır.
Tanrı: Neden?
Jarvis: Çünkü bu durumda kurban durumunda olan genç erkek de nihayetinde eşcinsel bir
hayat biçimi edinebilir. Bu onu yozlaştırabilir.
Tanrı: İnsanların eşcinsel doğmadığını, sonradan eşcinsel olduğunu varsayıyorsun. Bu
tartışmalı değil midir?
Jarvis: Peki. Aynı koşullar altında normalde heteroseksüel ilişkilere girecek olan bir erkeğin,
etkilenmeye açık bir yaşta maruz kaldığı yanlış türden bir deneyim sonucu hayatının
devamında eşcinsel ilişkilere meyledecek olması olası değil midir?
Tanrı: Olasıdır. Fakat yine döngüsel olarak akıl yürüttüğünün farkında ol. Eğer eşcinsellikle
ilgili ahlaki olarak yanlış olan bir şey yoksa, genç bir adamın nihayetinde eşcinsel olagelmesi
ne fark eder? Bu adamın yozlaşmış olduğunda neden ısrar ediyorsun?
Jarvis: Çünkü eşcinseller acınası hayatlar yaşarlar. Birçok toplumda eşcinseller hala
şeytanlaştırılıyorlar. Yani, genç yaşta yaşadığı bu eşcinsel deneyimden dolayı genç bir adam
mutsuz bir hayat geçirebilir. Bu genç erkeği bu hayata iten diğer eşcinsel kişi bunu bilmelidir.
Bu yüzden onu bu hayata iten eşcinsel adamın yaptığı şey yanlıştır.
Tanrı: Belki de. Fakat söylediğin şey doğru olsa bile, bu tür bir genç erkeğin yaşadığı ızdırap
sadece onu bu yola iten kişinin suçu mudur?

Tanrı parmağını suçlayıcı bir şekilde Jarvis’e uzattı.

Tanrı: Eşcinselleri şeytanlaştırarak yaşamlarını acınası kılan senin gibi insanları suçlamak
daha doğru olmaz mı?

Eşcinseller Uçkuruna Düşkündür

Jarvis, Tanrı’nın sorusuna cevap vermeye tenezzül etmedi. Onun yerine, eşcinsel erkeklerle
ilgili doğruymuş gibi gözüken bir şeyden bahsetmeye karar verdi.

Jarvis: Eşcinsel erkekler heteroseksüellere göre daha uçkuruna düşkün olma eğiliminde
oluyorlar. Bu, en azından onları ahlaki olarak yargılamanıza sebep değil midir?
Tanrı: Bu bana, en fazla uçkuruna düşkün olan eşcinselleri yargılamam için sebep verebilir.
Eşcinsellerin tamamını yargılamama değil. Aslında hayatları boyunca birbirine sadık kalan
bir sürü eşcinsel çift vardır. Ve uçkuruna düşkün olan birçok heteroseksüel de vardır.
Jarvis: Doğru. Fakat eşcinseller daha uçkuruna düşkün olmaya eğilimlidir.
Tanrı: Aslında bunun bilimsel bir açıklaması var. Erkekler karşındakine bağlanmadan seks
yapmaya kadınlardan doğal olarak daha eğilimlidir. Heteroseksüel erkeklere karşı cinsten
tanımadıkları çekici birisiyle hiçbir risk olmadan, karşılarındakine bağlanmadan seks
yapmayı kabul edip etmeyeceklerini sor, %90’ından fazlası ‘evet’ diyecektir. Aynı soruyu
heteroseksüel kadınlara sorduğun zaman büyük bir kısmı ‘hayır’ diyecektir.
Jarvis: Bu ilginçmiş.
Tanrı: Evet. Görüyorsun ki heteroseksüel ilişkilerde kadınlar, erkeklerin kimseyi ayırmadan
önüne gelenle ilişkiye girme içgüdüsüne karşı doğal bir fren işlevi görüyor. Eşcinsel
erkeklerde böylesi bir fren bulunmuyor. Bu onların daha az ahlaklı olmalarından değil. Bu
cinsel eğilimleri ne olursa olsun birçok erkeğin fırsat verildiği zaman yapacağı şeyi yapmaya
daha fazla olanakları olduğundan.
Jarvis: Yine de uçkura düşkünlüğün eşcinsel erkeklerde daha yaygın olduğunu ve uçkura
düşkünlüğün kaçınılması gereken bir şey olduğunu kabul ediyorsunuz. O halde erkeklerde
eşcinsellik doğal olarak kaçınılması gereken bir şey olmalıdır.
Tanrı: Argümanın uçkura düşkünlüğün kötü bir şey olduğu varsayımına dayanıyor. Fakat
kötü bir şey midir?
Jarvis: Değil midir?
Tanrı: Neden öyle olduğunu düşündüğünü bana açıklayabilir misin?

Eşcinseller Birbirini Amaç Değil, Araç Olarak Görürler

Jarvis: Örneğin San Francisco’daki hamamları ele alalım. Hani şu eşcinsel seks partilerinin
yer aldığı iddia edilen hamamlar. Hiçbir tereddüt yaşamadan hiç tanımadıkları insanlarla seks
yapan erkekler. Bu adamlar başka erkeklere kendilerinde amaç olarak değil, yalnızca başka
bir amaca, yani kendi anlık cinsel tatminiyetlerine ulaşmak için bir araç olarak davranırlar.
Hiç şüphe yok ki bu ahlaken yanlıştır. Kant (1724-1804) demişti ki: “İnsanlığı, kendinde ve
başkalarında, bir araç olarak değil de her zaman bir amaç olarak görecek şekilde davran.” Ve
bu oldukça doğrudur değil mi? Bir insanın başkalarına, kendi anlık cinsel zevklerine ulaşmak
için kullandığı araçlar olarak değil, kendinde amaçlar olarak davranması gerekir. Bu
nedenden dolayı şüphe yoktur ki uçkuruna düşkünlük ahlaki olarak yanlıştır.

Tanrı: Kabul ediyorum ki bu ustaca bir argüman. Fakat ikna edici değil. Bu konuda
söyleyecek ilginç bir şeyleri olan bir başka filozofu, Lord Quinton’u (1925-2010) çağırmama
izin ver.

Jarvis’in sağında bir figür belirmeye başladı. Öncelikle eller belirdi, sonra da bir burun.
Nihayetinde Jarvis, Anthony Quinton’u karşısında buldu. (Tesadüf eseri Quinton, Tanrı’ya
acayip şekilde benziyordu.)

Tanrı: Ah, Lord Quinton. Tam da arkadaşım Jarvis, bir başka insanı kendinde bir amaçtan
ziyade yalnızca cinsel tatminiyete ulaşmak için bir araç olarak kullanmanın yanlış olduğunu
savunuyordu. Eşcinsellerin uzun süreli, tek eşli cinsel ilişkilere girmesi daha düşük
ihtimallidir. Onlar belki de, ani bir hevesle tamamen yabancı olan birisiyle ciddiyetsiz bir
cinsel ilişkiye girmesi daha meyillidir. Bu ahlaki olarak yanlış mıdır?
Quinton: Uzun vadeli, ahlaki ve kişisel derinliğe sahip ilişkilerin eşcinsellerde daha az yaygın
olduğu kesinlikle doğrudur. Fakat bunun önemi var mıdır? Düzenli olarak tenis oynadığım
bir kişiyi sadece tenis kortunda ve sonrasında beraber meyve suyu içtiğimiz meyve suyu
standı haricinde hiçbir yerde görmüyorsam, bir başka deyişle, onunla sadece bir tenis partneri
olarak ilgileniyorsam, o kişinin kendinde bir amaç olarak sahip olduğu statüyü ihlal mi
ediyorumdur? Daha da önemlisi, tenis kortuna her gittiğimde, tamamen keyfi bir şekilde,
farklı bir rakip seçiyorsam ahlaki olarak yanlış mı yapıyorumdur?
Jarvis: Bir dakika. Sonuçta seks tenis oynamak gibi bir şey değil, değil mi? Şüphesiz ki seks
hayatın çok daha önemli bir parçası.
Quinton: İnsanların belki de küçük bir kısmı hariç seks herkes için tenisten daha önemli bir
şey. Seksin bütün bir paylaşılan hayatın ayrılmaz bir parçası değil de yalnızca kısa süren bir
tatmin kaynağı olduğu bir hayat önemsizleştirilmiştir. Fakat önemsizleştirmek ahlaki bir suç
değildir; daha ziyade o, kaçırılmış bir şanstır ve eşcinsellerin çoğu bu şansı kaçırmazlar.

Tanrı elini salladı ve Lord Quinton bulut hüzmeleri arasında çözünmeye başladı. Son
tutamlar da uçup giderlerken, Tanrı dikkatle Jarvis’e baktı.

Tanrı: Görüyorsun ya, eşcinseller birbirlerini kendinde amaçlar olarak değil de araçlar olarak
kullanıyor olabilirler. Fakat Quinton’un da açıkladığı gibi, bunda ahlaki olarak neyin yanlış
olduğunu açıklamak zordur. Eşcinsellerin bazılarının, sadece stabil, uzun süreli ve tek eşli
ilişkilerde yakalanabilecek türden bir bağlantıyı kaçırıyor oldukları da doğru olabilir.
Bununla birlikte, yine Quinton’un açıkladığı gibi, bu da tabii ki onları ahlaken yargılamak
için bir neden değildir.

Jarvis kafasını kaşıdı. Çok kafası karışmış hissediyordu.

Jarvis: Ama eşcinselliği yargılayacağınızdan emindim.
Tanrı: Eğer rızası olan iki yetişkin erkek eşcinsel ilişkiye girmek istiyorsa, neden olmasın ki?
Şu ana kadar hala neden böylesi bir eylemi yargılamam gerektiğine dair ikna edici bir tane
bile sebep saymadın. Eşcinsel ilişki başkalarına zarar vermez. Onu yapan kişilere de pek
zarar verdiği söylenemez. Eğer insanların istedikleri buysa, bunu neden yapamasınlar ki?

Eşcinsellik ve ‘Aile Değerleri’

Jarvis: Eşcinselliğin başkalarına zarar vermediğini söylediniz. Fakat belki de veriyordur.
Belki de bir bütün olarak toplum üzerinde yıpratıcı bir etkisi vardır. Sonuçta bütün medeni
toplumların kalbinde yer alan kurum olan aileyi yiyip bitirmiyor mu?
Tanrı: Neden öyle diyorsun?
Jarvis: Öncelikle, eğer herkes tamamen eşcinsel olsaydı, aile diye bir şey kalmazdı değil mi?
İnsan ırkı yitip giderdi!
Tanrı: Bu eşcinselliği yanlış bir şey mi yapar? Sanmıyorum. Zira örneğin, herkes bir Katolik
papaz olsaydı, bu da ailenin sonu anlamına gelirdi. Fakat Katolik bir papaz olmakta ahlaki
olarak yanlış olan bir şey yoktur, tabi umarım?
Jarvis: Hayır. Fakat eşcinselliği kınamakta başarısız olan toplumlar çatırdıyorlar. Eşcinsellik
bir kere ahlaki olarak heteroseksüelliğe tercih edilebilir bir alternatif olarak görüldü mü,
sonuç kaçınılmaz olarak ailenin yıkımı olacaktır. Ve aile toplumu birbirine bağlayan
tutkaldır, değil mi?
Tanrı: Eşcinselliğin, onunla ciddi bir şekilde mücadele edilmediği halde toplumun temellerini
kaçınılmaz olarak çürütecek olan bir hastalık olduğunu öne sürüyor gibisin.
Jarvis: Evet.
Tanrı: Fakat eşcinselliği tolere eden bir toplum neden çatırdamak zorundadır? Hatta, bana
öyle görünüyor ki eşcinselliği tolere eden toplumlar, tolere etmeyen toplumlara kıyasla daha
başarılı değillerse bile en az onlar kadar başarılı oluyorlar. Ve eşcinselliğin neden aileye karşı
bir tehdit olduğunu düşünüyorsun? Neden hem güçlü ailelere hem de toleransa sahip
olmayalım? Bu sonuçların hiçbirisi için pek de elle tutulur sebepler öne sürmedin değil mi?

Jarvis yüzünü buruşturdu.

Tanrı: Hatta, bana öyle görünüyor ki eşcinsellere karşı olan tutumun aklından ziyade
duygularına dayanıyor: İğrenme ve antipati gibi duygulara.
Jarvis: Onlara karşı güçlü duygulara sahibim evet. Beni gerçekten iğrendiriyorlar. Ve toplum
böylesi duygulara sahip olan birçok kişinin ahlaki kanaatlerini hesaba katmalı değil midir?
Tanrı: Fakat, ahlakın basitçe duygulara dayalı bir şey olmadığı belli değil midir? Sırf birçok
insan bir şeyi iğrenç veya itici buluyor diye o şey yanlış olmaz. Sonuçta birçok insanın
Yahudilerin ahlaki olarak aşağılık olduğuna dair güçlü inançları var. Birçok insan benzer
duyguları siyahilere karşı besliyor. Pek çoğu da yabancılardan tiksinç duyarlar. Gel gör ki
bütün bu duygular kendi başlarına aklanmamıştır. Bu türden ‘onların’ pis, nahoş ve ahlaksız
olarak görüldüğü ‘onlara karşı biz’ düşünceleri siz insanlara pek doğal bir şekilde geliyor.
Belki de daha uyanık olmalısınız, tetikte olmalı ve bu türden duyguların sizi ele geçirmesine
izin vermemelisiniz. Ronald Dworkin’in de belirttiği gibi, böylesi duyguları ahlaki
kanaatlerle kesinlikle karıştırmamalısınız. Bu doğru değil mi Ronald?

Belli belirsiz bir figür daha Jarvis’in yanında şekil bulmaya ve konuşmaya başladı.

Dworkin: Eğer eşcinsellere dair görüşümü kişisel duygusal tepkiler üzerine (‘Onlar beni
iğrendiriyorlar.’) kurarsam bunu reddedersiniz. Ahlaki kanaatler duygusuz ve soğukkanlı

olması gerektiği için değil —aslında bunun tam tersi doğrudur— ahlaki kanaatin duygusal
reaksiyonu aklaması gerektiği için ahlaki kanaatlerle duygusal reaksiyonları birbirinden
ayırırız, duygusal reaksiyonun ahlaki kanaati aklaması gerektiği için değil. Eğer bir insan bu
türden nedenler üretemiyorsa, önemli sosyal veya politik sonuçlara sebep olacak duygusal
tepkilerini inkar etmeyiz fakat duygularını ahlaki kanaatlerinin geçerliliğine ispat olarak da
kabul etmeyiz. Doğrusu, böylesi bir duruş —bireyin bir eyleme veya duruma karşı verdiği ve
hesabını veremediği türden bir duygusal reaksiyon— halk ağzında fobi veya takıntı olarak
adlandırdığımız şeylerdir.

Jarvis rahatsız olmuş gözüküyordu.

Tanrı: Gördün mü? Fobinin veya takıntının pençesindesin.
Jarvis: Aman Tanrım.
Tanrı: Tüm bunları söylemiş olmakla beraber, yargılama işine devam edelim.

Tanrı koltuğunun kolunda bulunan kırmızı bir butona bastı. Anında, devasa salonun tamamı
ürkütücü kırmızı bir ışıkla kaplandı ve bir kornanın sağır edici ‘Dat! Dat! Dat!’ sesi duyuldu.
Jarvis salonun sol tarafında bazı kapıların belirdiğini ve içlerinden uzun kuyruklu ve
boynuzlu küçük yaratıkların çıkmaya başladığını fark etti. Şeytani yaratıklar, toplanan
eşcinsel güruhunu sivri uçlu çatallarıyla geçit kapılarına doğru dürtmeye başladılar. Bu
talihsiz adamların birçoğu birbirine sarılıyor ve hıçkırıklarla ağlıyorlardı.

Tanrı: Bu doğru. Hepiniz yanacaksınız.
Jarvis: Cehennemde mi?
Tanrı: Korkarım ki. Kurallarımı takip etmediler. Kurallar daha açık olamazdı. Bununla ilgili
pasajlardan birinden sen de bahsettin. Eşcinsellik menfur bir şeydir. Sodom’u helak ettim
sonuçta, değil mi?
Jarvis: Ama daha bir dakika önce dediniz ki…
Tanrı: Seni sınıyordum. İncil’e olan bağlılığını ölçmek için yufka yürekli bir liberal gibi
davranıyordum. Bu tür testler yaparım. İbrahim ve İsmail’in hikayesini hatırlamıyor
musun—Yaratılış 23?
Jarvis: Peki ya affetmeye ne olacak? Onların cennete girmesine izin vermeyecek misiniz?

Tanrı, şeytani yaratıklar tarafından götürülen insanlara işaret etti.

Tanrı: Onları cennete sokmak mı? Nasıl yaparım?
Jarvis: Ama sandım ki…
Tanrı: Al işte, yine düşünmeye başladın. Hepsi kitapta yazıyor: Ellerinde tuttuğun kitapta.
Korintliler 1, 6:9-11’e bir bak. “Günahkarların Tanrı’nın Egemenliğini miras alamayacağını
bilmiyor musunuz… Bazılarınız böyleydiniz, ama yıkandınız… Rab İsa Mesih’in adıyla
aklandınız.” Bu adamlar ‘yıkanmış’ gibi mi duruyorlar? Tövbe etmezler. Hatta eylemlerini
gururla gözümüze sokarlar. Hatta şuradakinde ‘Gay Gururu’ pankartı bile var.
Gerçekten de ön taraflarda, sarkık karton bir pankart tutan endişeli görünüşlü bir adam
duruyordu.

Tanrı: Her şey çok açık. Hepsi cehenneme gidecekler.
Jarvis: Gerçekten mi?
Tanrı: Kural kuraldır. Sırada kim var? Ah, ıstakoz yiyenler. Gelin bakalım!

Bunun ardından Jarvis uyanıverdi, yatağı ter içinde sırılsıklam olmuştu.

Kaynak: https://stephenlaw.blogspot.com/2007/03/whats-wrong-with-gay-sex.html?m=1

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Sonraki Makale

Duyu Verileri – Michael Huemer

Önceki Makale

Deneysel Felsefe (Stanford Felsefe Ansiklopedisi)