/

Mary’nin Bilmediği Şey – Frank Jackson

4722 görüntülenme
27 dk okuma süresi
Kualia Analitik Felsefe

Kualia Analitik Felsefe

 

Çevirmen: Burak Coşkun

Çevirmen Önsözü

Thomas Nagel’ın 1974 yılında yayınlanan “What It Is Like to Be a Bat?” yazısıyla etkileyici bir biçimde sunulan “bir şeyi deneyimlemenin nasıl bir şey olduğu” meselesi, zihin-beden tartışmalarına yeni bir soluk getirmiştir. Bilgi argümanının bir varyasyonu olarak görülebilecek Nagel’ın bu yazısı, fizikalizmi direkt olarak hedef almamakla birlikte, çevirisini sunduğumuz yazıya ilham kaynağı olmuştur.

Ancak bilgi argümanı ününü Nagel’a değil, 1982 yılında “Epiphenomenal Qualia” ismiyle yayınlanan yazısıyla, Frank Jackson’a borçludur. Ortaya attığı düalist tandanslı bilgi argümanı çerçevesinde devasa bir literatür oluşmasına neden olan bu yazı, metafizik bağlamda yoğunlaşan zihin-beden tartışmalarının epistemik bağlamda oturaklı bir yer edinmesini sağlamıştır.

Jackson, bilgi argümanıyla, kişinin yaşadığı deneyimlerden edindiği niteliklerin tamamen öznel olduğunu, yani, epistemik olarak erişilebilirliğinin yalnızca özneye ait olduğunu ve fiziksel hiçbir açıdan kuşatılamayacağını dolayısıyla fizikalist iddianın yanlış olduğunu kanıtlamaya çalışmaktadır.

Çevirisini sunduğum bu metin ise 1982’de yayınlanan yazısının üzerine Paul Churchland, Laurence Nemirow ve David Lewis’in yönelttiği fizikalist itirazlara sunulan kısa ve öz bir cevaptır. Kısaca Jackson, Churhcland’in itirazlarının aslında bilgi argümanına “dokunmadığını”, Lewis-Nemirow tezinin ise yetersiz olduğunu göstermeye çalışmaktadır.

Çevirmek için bu metni seçmemin sebebi, zihin felsefesi alanında üzerine bu denli büyük çaplı bir literatür oluşmasına sebep olmasıyla birlikte fizikalistleri, tabir-i caizse, korkutmasından kaynaklanmaktadır. Öyle ki, David Lewis bir yazısında: “Materyalist teorilere karşı ortaya konan argümanlar asla nihai olmamıştır. Ayrıntıları ayarlamak her zaman mümkündür. Ancak Bilgi Argümanı, eğer işe yararsa, tüm materyalist teorilerin ortak değerini direkt olarak çürütür.” şeklindeki ifadesiyle bilgi argümanının fizikalizme karşı ortaya koyduğu tehlikeyi ifade etmiştir. Bunun yanında, düalistlerin sıkıca sarıldığı; fizikalistlerin ise yoğun eleştirisine maruz kalan bilgi argümanının, aslından okunmaya değer olduğunu düşünmem de bu metni çevirmemde en büyük etkenlerden biridir.

Çevirim sırasında yaptıkları yardım ve katkılardan dolayı Mirkelam Ensar Karataş ve Selman Yılmaz’a teşekkürlerimi iletiyorum.

 

MARY’NİN BİLMEDİĞİ ŞEY[1]

FRANK JACKSON

Mary, siyah-beyaz bir odada hapsedilmiş; siyah-beyaz kitaplarla, siyah-beyaz televizyonda yayınlanan derslerle eğitim görmüş ve bu yolla dünyanın fiziksel doğasıyla ilgili bilinebilecek her şeyi öğrenmiştir. O, bizim ve çevremiz hakkındaki tüm fiziksel olguları- ‘fiziksel’in eksiksiz[2] fizik, kimya ve nörofizyolojiyle ilgili her şeyi içeren geniş anlamıyla- ve elbette fonksiyonel roller de dâhil olmak üzere tüm bunlara bağlı olan nedensel ve ilişkisel olgular hakkında bilinmesi gereken her şeyi bilmektedir. Şayet fizikalizm doğruysa, Mary bilinebilecek her şeyi bilmektedir. Aksini iddia etmek fiziksel olgular dışında bilinebilecek daha çok şey olduğunu iddia etmektir. Bu tam da fizikalizmin reddettiği şeydir.

Fizikalizm, fiili (actual) dünyanın büyük oranda fiziksel olduğunu iddia eden tartışmasız tez değil, aksine, fiili dünyanın tümüyle fiziksel olduğunu savunan iddialı bir tezdir. Bu nedenle fizikalistler, eksiksiz fiziksel bilgi, eksiksiz bilgidir iddiasını kabul etmelidirler. Bu bilginin eksiksiz olmadığını varsayarsak: dünyamız, W(P)’den, W(P) eksiksiz olduğu için, farklı olmalı ve dünyamız ile W(P) tüm fiziksel durumlarda uyuşmakta olduğundan dolayı aradaki fark fiziksel-olmayan olgularda olmalıdır. Dolayısıyla, fizikalizm bizim dünyamızda yanlış olurdu[3] [fakat şartlı olarak/contingently böyle olurdu, çünkü W(P)’de doğru olabilirdi]. [4]

Ancak Mary, bilinebilecek her şeyi biliyormuş gibi gözükmüyor. Çünkü o, siyah-beyaz odadan dışarı salındığında ya da ona renkli bir televizyon verildiğinde kırmızı rengini görmenin nasıl bir şey olduğunu öğrenecektir. Bu durum, haklı olarak, öğrenmek şeklinde tanımlanabilir. Dolayısıyla fizikalizm yanlıştır. Bu, fizikalizme karşı ortaya konmuş bilgi argümanının tezahürlerinden biridir.[5] Bu bildiri Paul M. Churchland’in ortaya attığı 3 itiraza bir cevaptır.[6]

I. Üç Açıklama

Bilgi argümanı; mantıksal olarak, “kırmızıyı duyumsamadan kırmızıyı duyumsamanın nasıl bir şey olduğunu hayal edemezsin” şeklindeki belirsiz bir iddiaya dayanmaz. Meselemiz muhayyilenin (imagination) güçleri değildir. Mary hakkındaki iddia, onun nörofizyoloji ve fiziksel olan diğer her şeyle ilgili muazzam kavrayışına rağmen, onun kırmızıyı duyumsamasının nasıl bir şey olduğunu hayal edemeyeceği değil; işin doğrusu, bunu bilemeyeceğidir. Ancak fizikalizm doğruysa o bunu bilirdi ve bunun için muhayyilenin “muazzam” güçlerine gerek kalmazdı. Muhayyile, bilgiden yoksun olan kişilerin kendisine başvurmaya ihtiyaç duyduğu bir melekedir.

İkinci olarak, konumuz bilginin tazammunu (intensionality) da değildir. Bilgi argümanı, eğer S, a’nın F olduğunu biliyorsa ve a=b ise, o halde S, b’nin F olduğunu biliyordur, gibi yanlış bir varsayıma dayanmaz. Argüman, Mary’nin odadan salınmadan önceki bilgisinin bütününün doğasıyla ilgilidir; eksiksiz midir yoksa bazı olgular dışarıda mı kalmıştır? Mesele şudur: S, a’nın F olduğunu ve a=b olduğunu biliyor olabilir, ancak sonuçlara ulaşma yolunda mantıksal olarak yeterince dikkatli olmadığı için muhtemelen henüz b’nin F olduğunu bilmiyordur. Eğer Mary’nin bilgi eksikliği aynı bu şekildeyse, fizikalizmin içinde bulunduğu herhangi bir tehdit olmazdı. Ancak Mary’nin bilgi eksikliğinin yalnızca onun geniş fiziksel bilgisinin mantıksal sonuçlarını tamı tamına takip ederek giderilebileceğine inanmak oldukça güçtür. Ona büyük bir mantıksal feraset ve sebat vermek bile onun bilgisindeki boşlukları doldurmaya yetmez. Mary dışarı salındığında “Bunları biraz daha mantıklı çıkarımlar yaparak daha önceden çözebilirdim” demeyecektir.

Üçüncü olarak, fizikalizme karşı ortaya konan bilgi argümanındaki mesele, Mary’nin bilgi eksikliğinin başkalarının deneyimlerinin bilgisiyle alakalı olduğudur; kendi deneyiminin bilgisiyle değil. O dışarı salındığında, daha önceden sahip olmadığı birtakım yeni deneyimler,  renk deneyimleri elde etmiştir. Dolayısıyla fizikalizme yöneltilen itiraz Mary’nin dışarı salındığında bir şeyler öğrenmiş olduğu değildir. Mary dışarı salınmadan önce kendi kırmızı deneyimiyle ilgili bilebileceği olgular yoktu. Çünkü bulunduğu ortamda bilinecek böyle olgular yoktu. Fizikalistler de fizikalist olmayanlar da bu konuda mutabıktırlar. O dışarı salındıktan sonra ise işler değişmektedir; fizikalizmin de memnuniyetle kabul edebileceği gibi, Mary, beyin halleri ve onların işlevleri gibi fiziksel olan bir şeylerin değiştiğini öğrenecektir. Fizikalizm için problem, Mary ilk olgun domatesini gördükten sonra diğer insanların zihinlerine dair kavrayışının en başından beri ne kadar yoksullaştırıldığını fark edecek olmasıdır. Mary, diğer insanların nörofizyolojisi ve içsel durumlarının işlevsel rolleri üzerine yürüttüğü zahmetli araştırmasına rağmen diğer insanlarda var olan ve kendisinin tamamen habersiz olduğu bir özelliği fark edecektir: Şu andan önce Mary için gizli olan (olguda, mantıkta değil) ancak tüm deneyimleri sırasında diğer insanlara aşikâr olan bir özellik. Ancak Mary başından beri bu deneyimler hakkında tüm fiziksel olguları biliyordu, dolayısıyla serbest bırakılmadan önce onların deneyimleri hakkında bilgisiz olduğu olgular fiziksel değildir. Ve bu, o deneyimler hakkındaki bir olgudur. İşte fizikalizm için sorun budur.

II. Churchland’in 3 İtirazı

1. Churchland’in ilk itirazı, bilgi argümanının “basit olma” kusurunu barındırıyor olmasıdır. Bilgi argümanı “bilmenin” anlamını belirsizleştiriyor. Ne bakımdan? Churchland, aşağıda, bilgi argümanının “uygun şekilde sıkılaştırılmış bir versiyonunu” önerir:

(1) Mary, beyin halleri ve onların özellikleri hakkında bilinebilecek her şeyi bilmektedir.

(2) Mary, duyumlar ve onların özellikleri hakkında bilinebilecek her şeyi bilmemektedir.

O halde, Leibniz yasasına göre,

(3) Duyumlar ve onların özellikleri ≠ beyin halleri ve onların özellikleri

Churchland, oldukça makul bir şekilde, I. öncülde içerilen bilgi türünün II. öncüldeki bilgi türünden farklı olduğunu gözlemliyor. Biz de onu takip edip birinciye “tanım bilgisi” ikinciye ise “tanışıklık bilgisi” diyebiliriz. Bununla beraber Churchland, gösterilen argümanın, Leibniz’in yasasının oldukça kuşkulu bir kullanımını içerdiği konusunda haklıdır.

Cevabım, gösterilen argümanın uygun olabileceği, ancak isabetli olmadığı şeklindedir. Bu, bilgi argümanı değildir. Örneğin 1. öncülü ele alın. Bilgi argümanının asıl iddiası, Mary salınmadan önce beyin halleri ve onların işlevsel rolleri hakkında bilinebilecek her şeyi bilmediği yönündeydi. Çünkü o, beyin halleriyle bağlantılı olan belli qualialar hakkında bilgi sahibi değildi. Argümana göre, onun bilgisi ancak fiziksel meseleler konusunda eksiksizdir. Argümanın uygun ve isabetli sunuluşu ise şu şekildedir:

(1)’ Mary (salınmadan önce) diğer kişiler hakkında bilinebilecek tüm fiziksel şeyleri bilmektedir.

(2)’ Mary (salınmadan önce) diğer kişiler hakkında bilinebilecek her şeyi bilmemektedir (Çünkü o salındıktan sonra onlar hakkında bir şey öğrenir).

O halde,

(3)’ Diğer insanlar (ve kendisi) hakkında fizikalist masalın dışında kalan birtakım doğrular vardır.

Konumuz doğrudan doğruya Mary’nin sahip olduğu bilginin cinsi, türü ya da biçimi ile ilgili değil, onun ne bildiğiyle ilgilidir. Varsayıma göre Mary’nin önceden bilebileceği her şey fizikseldir. Ancak bilinecek her şey gerçekten bu türden midir? İşte kritik soru budur.

Ancak bununla birlikte, bilgi türleri hakkında sorular içeren ilgili bir zorluk vardır. Bu problem 2’. öncülün desteklenmesiyle ilgilidir. Öncül 2’’deki durumda Mary, salındığında bir şeyler öğrenir, bilgi elde eder ve bu durum da onun salınmadan önceki bilgisinin eksik olduğunu gösterir. David Lewis ve Laurence Nemirow tarafından ortaya atılan problem ise, Mary salındığında iddia edilen anlamda bir şey öğrenmediğini ya da bilgi elde etmediğini ileri sürer. Mary, salındığında elde ettiği şey belli bir temsil ya da hayal gücü yeteneğidir; bu ise önermesel bilgi(knowledge that) değil nasıl-bilgisidir(knowledge how). Dolayısıyla, bir fizikalist Mary’nin önceki olgusal bilgisinin kusurlu olduğunu kabul etmeden, onun bir tür bilgi ile ilgili kayda değer bir şeyler elde ettiğini kabul edebilir. O, salınmadan önce diğerlerinin tecrübeleriyle ilgili önermesel olarak bilinecek her şeyi biliyordu ancak salınmasına kadar bir yetenekten mahrumdu.[7]

Artık Mary’nin salındıktan sonra çeşitli türde yetenekler elde edecek olduğu kesinlikle doğrudur. Örneğin o, artık kırmızı görmenin nasıl bir şey olduğunu, kırmızı görmenin nasıl bir şey olduğunu hatırlamayı ve arkadaşlarının onu neden bu kadar mahrum gördüklerini anlayabilme yeteneğine sahip olacaktır(salınmadan önce ona her zaman gizemli gelen bir şey). Ancak edineceklerinin yalnızca bunlar olduğu makul müdür? Onun hapsedildiği sırada diğer zihinler hakkındaki şüphecilikle ilgili bir ders görmüş olduğunu farz edin. Salındığında, normal koşullar altındaki olgun bir domatesi görür ve artık kırmızılık duyumuna sahiptir. İlk tepkisi, olgun domateslere bakarken başkalarının yaşadığı deneyimler hakkında artık daha fazla şey bildiğini söylemek olur. Sonra dersi hatırlar ve endişelenmeye başlar: Gerçekten artık başkalarının tecrübelerinin nasıl olduğuyla alakalı daha fazla şey mi biliyor yoksa tek bir vakadan çılgınca bir genelleme yapmaya eğilim mi gösteriyor? İşin sonunda o biliyor olduğuna ve şüpheciliğin hatalı olduğuna karar verir(çoğumuz gibi, hatayı nasıl ispat edeceğinden emin olmasa bile). Peki, ne hakkında git-gel yaşıyordu? Yetenekleri hakkında mı? Tabii ki hayır; onun temsil/representational yetenekleri başından beri bilinen sabitlerdi. O halde başkaları hakkında olgusal bilgi elde edip etmediğinden başka neden dolayı acı çekiyordu? Salındıktan sonra elde ettiği yegâne şeyin yetenek olması durumunda acı çekecek hiçbir şeyi olmayacaktır.

Mary’nin salındıktan sonra diğerlerinin deneyimleri hakkında olgusal bilgi elde ettiğine dair, yetenek elde ettiğine dair olmadığı gibi, kanıtım olmadığını kabul ediyorum. Benim iddiam bilgi argümanının oldukça makul, ancak kabul etmek gerekir ki ispatlanabilir olmayan, öncüllerle fizikalizmin yanlış olduğunu gösteren geçerli bir argüman olduğudur. Ve neticede bu, felsefenin bu alanında beklenebilecek kadar iyi bir itirazdır.

 2. Churchland ikinci itirazında, argümanın çok fazla şeye kanıt olduğu için argümanda bir yanlışlık olması gerektiğini söyler. Uzman bir düalistin siyah-beyaz televizyondan Mary’e “ektoplazma” davranışını oluşturan “yasaları” açıkladığını ve qualiayı anlattığını farz edin. Bu durum, onun salınmasından sonra yeni bir şeyler öğreneceğine dair iddianın makullüğüne etki etmeyecektir. O halde argüman eğer fizikalizm aleyhine çalışıyorsa, düalizm aleyhine de çalışır.

Mary’nin siyah-beyaz televizyondan aldığı qualia dersleri, ona qualia hakkında bilinebilecek her şeyi anlatmıyor, şeklinde cevap veriyorum. Ona qualia hakkında, örneğin, onların fizikalistlerin masalında görünmediğini ve “sarı” dediğimiz quale ile “mavi” dediğimizin arasındaki farkın neredeyse siyahla beyaz arasındaki fark kadar olduğunu söyleyebilirler. Ancak ona qualia hakkında her şeyi anlattıkları neden düşünülsün? Diğer taraftan siyah-beyaz televizyondan verilen derslerde Mary’e fizikalist masal hakkında her şeyin anlatılabileceği prensipte gayet makuldür. Fizik ya da işlevselci psikoloji öğrenmek için renkli televizyona ihtiyacınız yoktur. Düalizme karşı iyi bir argüman elde etmek için, bilgi argümanındaki fizikalizme göre Mary salınmadan önce her şeyi biliyordu öncülünü, Mary düalizme göre salınmadan önce her şeyi biliyordu öncülüyle değiştirilmesi gerekmektedir. İlk öncül makul, ikincisi değildir. Dolayısıyla bilgi argümanını kullanan düalistlere karşı “gerekçelerin eşitliği” problemi ortaya çıkmaz.

3. Churchland’in üçüncü itirazı, bilgi argümanının “Mary, eksiksiz sinirbilimsel bilgisine rağmen, ilgili deneyimin nasıl olacağını hayal bile edemezdi ve dolayısıyla hala birtakım kritik bilgilerin eksik olması gerektiğini” iddia ettiği yönündedir.

Ancak, önceden vurguladığımız gibi, bilgi argümanı Mary’nin ilgili deneyimlerin nasıl olduklarını bilemeyeceğini iddia ediyor. Onun neyi hayal edebildiği başka bir konudur. Fizikalizme göre Mary’nin bilgisi, bilinebilecek her şeyi kapsadığı halde eksikse, muhayyilesi ne kadar güçlü olursa olsun, fizikalizm yanlıştır.

 

Dipnotlar

[1] David Lewis ve Robert Pargetter ile yaptığım müzakerelere minnettarım.

[2] Asıl metinde “completed” olumlu yapıdaki bir kelimeyle kullanılmış olmasına rağmen, olumsuz yapıdaki “eksiksiz” kelimesiyle çevrilmesinin sebebi aynı kelimenin Türkçe’de olumlu kelimelerle anlamının karşılanmadığını düşünmemden dolayıdır. (çev. notu)

[3] Materyalistler genellikle materyalizmin şartlı doğru olduğunu düşünürler. Yani materyalistlere göre materyalizm, tüm mümkün dünyalarda doğru olan bir iddia değildir, bilakis bazı dünyalarda yanlış olabilir. Ancak onlara göre bizim dünyamız bu iddianın yanlış olabileceği dünyalardan biri değildir. (David Lewis What experience teaches,274) Jackson’ın buradaki amacı materyalist(fizikalist) iddianın fiili dünyada da yanlış olduğunu göstermektir. (çev. notu)

[4]Buradaki iddia, fizikalizm doğruysa, sadece açıkça fiziksel dilde ifade edilenlerin bir bilgi öğesi olduğu anlamına gelmez. Bilakis, fizikalizm doğruysa, o zaman ifade edilen her şeyi ya da açık fiziksel dilde ifade edilebilecek her şeyi biliyorsanız, her şeyi biliyorsunuzdur.

[5] Yani, benim yazımdaki “Epiphenomenal Qualia,” ibid., XXXII, 127 (Nisan 1982): 127-136. Ayrıca bkz. Thomas Nagel, “What Is It Like to Be a Bat?”, Philosophical Review, LXXXIII, 4 (Ekim 1974): 435-450, ve Howard Robinson, Matter and Sense (New York: Cambridge, 1982).

[6] Reduction, Qualia, and the Direct Introspection of Brain States,” bu, JOURNAL, LXXXII, 1 (Ocak 1985): 8-28. Aksi ifade edilmedikçe gelecek sayfalar bu yazıya atıfta bulunacaktır.

[7] Bkz. Laurence Nemirow, review of Thomas Nagel, Mortal Questions, Philosophical Review, LXXXIX, 3 (Temmuz 1980): 473-477, ve David Lewis, “Postscript to ‘Mad Pain and Martian Pain’,” Philosophical Papers, vol. 1 (New York: Oxford, 1983). Churchland, hem Nemirow’dan hem de Lewis’ten bahsediyor ve itirazını aslında az önce verdiğim itiraz olarak tasarlamış olabilir. Ancak, o itirazının ilgili bilginin “yetenek” analizine ihtiyacı olmadığını açıkça (23. sayfanın altında) ifade ediyor.

1 Comment

  1. Her evrenin kendi fizik kuralları vardır. Bu evrenin tüm fizik kurallarını bilmemiz ve her türlü maddesel bilgisine sahip olmamız bizim evrenimiz dışında farklı evrenler, fizik kuralı ve bilgi setleri olmadığı anlamına gelmez.

    Bu evrenler, halihazırda bizim erişimimize ve duyularımıza açık olmadığından şu anda metafiziğin konusu olabilir ancak sezgisel beyne sahip bireylerce hayal edilebilir, filozoflar tarafından da tartışılabilir.

    Teknoloji ve fen bilimlerindeki gelişmeler imkan verdiğinde bu spekülasyonların gerçekliği doğrulanarak metafiziğin ve felsefenin konusu olmaktan çıkıp fiziğin ve doğrulanmış bilginin konusu haline gelirler.

    Galiba bu tartışmanın özünde ruh var mı yok mu ya oradan da Yaratıcı ve ahiret var mı yok mu sorusu yatıyor. İnanç bilgiye dayanmadığından, savları fizik tarafından doğrulana kadar metafiziğin konusudur. Ama sonsuza kadar metafiziğin konusu da kalabilir çünkü bir kez fiziğin konusu haline gelince o inancın yerini henüz doğrulanamamış başka bir inanç alacaktır ve bu döngü uzun süre devam edebilir.

    “Dünyamız, W(P)’den, W(P) eksiksiz olduğu için, farklı olmalı ve dünyamız ile W(P) tüm fiziksel durumlarda uyuşmakta olduğundan dolayı aradaki fark fiziksel-olmayan olgularda olmalıdır.” Bu aradaki fark, henüz fiziğin ve fen bilimlerinin tespit etmeye muktedir olmadığı ancak evrenimizde var olan bilgidir. Halihazırda bu bilgiler bizden perdelenmiş durumdadır.

    Bilginin öznel algılanmasının bilgiye farklı flavor verdiği o yüzden kişiye özel olduğu ve bilinenler kümesine dahil edilemeyeceği doğru değildir, yeterince gelişmiş bir teknoloji beynimizi en ince ayrıntısına kadar modelleyerek bireyin başkalarında oluşabilecek tüm algısal bilgi türevlerine erişmesine imkan verebilir. Dolayısıyla deneyime dayalı algısal bilgi de metafizikten ziyade fizik kurallarının (cognitive science) konusudur.

    Ancak bu fizikalizm yanlış demek değildir. Teknolojik ilerlememiz sonsuza ıraksandığında, henüz bilmediğimiz bilginin miktarı 0’a yakınsayacaktır. Hem fizikalistler hem de aleyhtarları (dualistler?) doğrudur ve teorileri birbirini dışlar değildir. Mesele bilginin eksiksizliğinin ölçüldüğü tanım evreninin sınırları ilgili alakalıdır.

    Fizikalizmde Mary’nin tanım evrenindeki ve evrenin dışındaki bilgiye neden en başından beri (öncül) sahip olması gerektiğini anlayamadım. Niye böyle bir şeyi iddia ediyorlar ki? Sadece maruz kaldığımız (exposure) bilgiyi bilebiliriz.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Sonraki Makale

Uluslararası İlişkilerde Siyasi Realizm (Stanford Felsefe Ansiklopedisi)

Önceki Makale

Olasılıksal Determinizm – Douglas Ross