1970’lerde Avustralyalı etik profesörü Peter Singer, genellikle 1975’te yazdığı Hayvan Özgürleşmesi kitabı ile tanınır, ebevyenlere engelli çocuklara ötenazi yapılması (doktor danışıklığı ile) opsiyonunun verilmesinin etik olduğunu tartışmaya açtı. Çoğunlukla ayrık omurga ya da anansefali gibi engellerin ciddi türleri hakkında tartıştı. Singer, 1979’ta yazdığı Pratik Etik adlı kitabında yaşamın değerinin rasyonalizm, otonomi ve özbilinçlilik gibi niteliklerin üzerine kurulması gerektiğini açıklar ve der ki “noksan çocuklar bu özelliklerden mahrumdur” ve ekler “onları öldürmek bundan dolayı normal bir bireyi öldürmekle ya da bilinci olan herhangi bir varlığı öldürmekle aynı olamaz”.
Engelli bebeklerin yaşamına son verme fikri özellikle tehlikelidir çünkü dizabilite kavramı daha kötü nefretleri örten bir bir pelerin işlevi görür. 2001 yılında “Amerikan tarihinde engellilik ve eşitsizliğin gerekçesi” adlı makaleyi yayınlayan tarih bilimci Douglas Daynton, Afro-amerikan köleliğinin engellilik örnekleri üzerinden temize çıkartıldığına işaret eder. Afro-amerikalıların birçok sağlık durumundan muzdarip olduğunu ve bu yüzden kendilerine bakmakta çaresiz oldukları hakkında varsayımlar vardır. Homoseksüellik, Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabında savunulduğu üzere 1973 yılına kadar bir psikolojik rahatsızlık olarak görülüyordu ve son baskı olan beşinci baskıda transeksüel bireylerin hala engelli olduğu düşünülüyor.
Singer genel itibariyle ağır engelleri medikal bir bakış açısı ile değerlendirir. Singer’ın düşünceleri engelli bireyleri azınlık olarak değerlendiren örneklere bir darbedir ve onun için ileri derece engeller alışılması ve benimsenmesi gereken bir farklılıktan çok çözülmesi gereken bir problemdir.
Yıllarca Peter Singer’ın ahlaki açıdan çökmüş olduğunu düşündüm. Sağırlığın kaltımsal olduğu bir ailede büyüdüm ve ağır işitme kaybının Singer’ın odaklandığı engelli türleri ile bir alakası yoktur (her ne kadar bazı tartışmalara göre bu bir engel türü olmasa da) yine de engelli bireylerin yüz yıllar boyunca haklarına ve hatta hayatlarına sahip olmaya yakın bile olmadıklarını farkettim. Singer’ın düşünceleri benim engelli bedenlerin yetersiz olmadığına ve engelli bireylerin bizden noksan olmak yerine belki de farklı olduğu yönündeki esas değerime zıt düşüyor.
Singer’ın diğer yazıları çoğunlukla anlayışlı ve merhametli görünse de engelli çocuklar hakkında yazdıkları etnositeye (ailemin de içinde bulunduğu işitme engeli gibi kültürlerin kasti ve sistematik olarak yok olması) kadar varabilecek bir kaygan zemine ulaşıyordu. Engelli bireyler hakkındaki söylemlerini tam olarak kavrayamamıştım ve daha fazlasını bilmeyi arzuluyordum; bugün ne düşünmüştü, düşünceleri hiç değiş miydi ve en önemlisi saygınlığı ile örtüşmeyen bir düşünceye nasıl bu kadar sıkı sıkıya bağlanmıştı.
Geçen kış daha fazlasını öğrenmek için Singer ile görüşme şansı elde ettim.
Skype’nin soğuk mesafesi üzerinden konuşmamıza rağmen gergindim (üstelik bunun için bir sebebim bile yoktu). Her ne kadar fikirleri bana abrasif ve aşırı gelse de itirazlarımı anlayışlı bir şekilde dinledi. Konuştukça fikirlerinden nefret etme sebebimin onun fikirlerinin dünya görüşümdeki zayıf noktaları dürtmesi ve onları açığa çıkarmasından dolayı olup olmadığını sorguladım.
Singer engelliliğin kesinkes farklı olduğu görüşünde; ortada sadece sosyal bir çeşitlilik yok, bir ızdırap da var. Bana dediğine göre “engelli bir birey olmak yerine sağlıklı olmayı istemek bir önyargı değildir.” “Bunu cinsel ayrımcılık ya da ırkçılık ile aynı grupta tutmak bir hatadır.” Eğer sağlıklı bir birey olmak tercih edilir olmasaydı hamile kadınların uyuşturucu kullanmasını ya da fazla alkol tüketmesini problem etmezdik öyle ki bunlara karşı çıkmamız-engelli bireyler oluşumunu önlemek- da bir önyargı olarak görülmeli ama görülmüyor ve Singer’a göre görülmemeli de.
Aksine Singer, engelliliğin ırk ve cinsiyetten farklı olarak doğuştan gelen bir acıya sahip olduğunu ve engelli çocukların yaşamına son vermenin onları acı dolu bir hayat yaşamaya zorlamaktan daha merhametli olduğu söyler. Singer bu öneriyi ilk ortaya attığından beri yıllarca engelli bireylerin sağlıklı bireylerden daha az yaşam kalitesine sahip olmadığını iddia eden -Singer’ın acıyı azaltma yönündeki argümanlarını ağır şeklide baltalayabilecek- çalışmalarla uğraşmak zorunda kaldı. Bu çalışmaları zorlayıcı bulsa da bu tarz araştırmalara cevap bile veremeyecek kadar ağır engelli olan bireylerin adına konuşmalarına izin vermenin adil olmadığı görüşündedir. (Singer genel olarak farklı engelleri olan bireylerin birbirlerine deneyimleri hakkında konuşması gerektiği fikrine katılmaz.)
Rahatsız edici şekilde, aslında çoğunluklu olarak odaklandığı ileri düzey engellilik olsa da, hangi engel türlerinin öldürülmek için yeterli olduğu konusunda sıkı ölçütler koymaya direnmiştir. Konuşmamız sırasında, “bak, anne babalara çocuğunuzun hayatına bu gibi durumlarda son verebilirsiniz ya da vermemelisiniz demek bana düşmez.” demişti. Aksine bir çocuğun olası yaşamını sınıflar, aileler, toplum – dini ve milli değerlere değinmiyoruz- şekillendirir.
Özellikle şaşırtıcı olan şey Singer’ın cevabının engelli hareket retoriği içerisindeki az denetlenmiş sorunları ortaya çıkarmasıydı: Örneğin sınıf ve konumun ebeveynlerin engelli bir çocuğu yetiştirmesi üzerinde büyük bir etkisinin olabileceğini ya da bazılarının ağır engelliliğe sahip olduğunu ve kendi yaşamlarının niteliği hakkında konuşma yetkisinin bile olmadığı. Singer’ın fikirlerinin sıklıkla engaje olma yolu bu sorunları tehlikeli şekilde bir kenara atan entelektüel bir tembellik sergilemektedir.
Singer infantisit hakkında onlarca yıl çalışma yapmadı ama onun düşünceleri asla iyilieşemeyecek bir yara gibi engelli dünyasında sızlıyor. Singer hala derin bir şekilde yaşam hiyerarşisi hakkındaki sorulara takılıdır ve engelli pekçok insanın konumu hakkındaki fikirleri -ve bu fikirlerin ima ettikleri tehlike- geçmişte olduğu kadar bugün de geçerlidir. Argümanlarının temelini oluşturan spina bifida hastalığı artık ortadan kalkmıştır ama ortaya koymuş olduğu daha büyük sorular engelli komünitesindeki önyargı ve eşitlik gibi sorunların merkezindedir ki bu da Singer hakkında bir sınıflama yapmayı güçleştirmektedir. Argümanları bir matematik denklemi gibi karmaşık ve güzelce kurulu ancak özlerinde kabullenmesi zor olan bir sav yatıyor o da bu bireylerin aslında tam anlamıyla birey olmadığıdır. Diğerlerini gölgede bırakan acı da işte tam olarak budur.