Kaynak metine ulaşmak için tıklayınız.
Yazar: Peter Singer
Çeviren: Mert Erçetin
Neden Aşılanma Zorunlu Olmalı?[1]
4 Ağustos 2021 – Peter Singer[2]
Her ne kadar 50 yıl önce emniyet kemeri takılması ilk kez zorunlu kılındığında güçlü itirazlarla karşılaştıysa da artık hiç kimse sağduyuya dayanan bu tür bir kuraldan şikâyet etme zahmetine girmiyor. Bugün de hükümetler hem bireyleri hem de toplumu korumak için COVID-19’a karşı aşılanmayı zorunlu kılarken aynı temel gerekçeyi sunabilir.
Melbourne – 1970 yılında, kendi yetki alanı içerisinde otomobillerde emniyet kemeri takılmasını zorunlu kılan ilk hükümet olan Avustralya eyaleti Victoria’dan yazıyorum. Sözkonusu yasa, bireysel özgürlüğün ihlali olduğu için saldırılara uğradı, ancak Victoria’da yaşayanlar bu yasayı hayat kurtardığı için kabul etti. Şimdi dünyanın çoğu ülkesinde benzer bir yasa bulunmaktadır. En son ne zaman bir kimsenin otomobilini emniyet kemeri takmadan kullanma özgürlüğünü talep ettiğini duyduğumu anımsamıyorum.
Artık bunun yerine COVID-19’a yol açan virüse karşı aşılanmama özgürlüğü taleplerini duyuyoruz. Birleşik Devletler Olimpik Okçuluk takımının bir üyesi olan Brady Ellison, aşı olmama kararının “yüzde yüz kişisel bir tercih” olduğunu söylüyor ve “aksini söyleyen herkesin insanların özgürlüklerini elinden aldığında” ısrar ediyor.[3]
Buradaki acayiplik, emniyet kemeri takmamızı gerektiren yasalar gayet düpedüz olarak özgürlüğümüzü gerçekten ihlal ederken; eğer hastalığı başkalarına bulaştırabilecekleri yerlerde bulunacaklarsa insanların aşılanmalarını gerektiren yasaların, başkalarının işlerini güvenlik içinde yapma özgürlüğünü korumak için bir başka türden özgürlüğü kısıtlamasıdır.
Beni yanlış anlamayın. Sürücülerin ve yolcuların taşıtlarda emniyet kemeri takmasını gerektiren yasaları şiddetle destekliyorum. Bu ve buna benzer yasaların ABD’de bugüne dek yaklaşık 370.000 kişinin hayatını kurtardığı ve birçok ciddi yaralanmayı da önlediği tahmin ediliyor.[4] Bununla birlikte, bu türden yasalar babacıdır (paternalizm yanlısıdır). Kendi iyiliğimiz için bir şeyler yapalım diye bize baskı yapar. John Stuart Mill’in meşhur ilkesini de ihlal eder: “Uygar bir topluluğun herhangi bir üyesi üzerinde, kendi iradesi dışında, güç kullanmayı meşrulaştıran tek amaç başkalarının zarar görmesini önlemektir.” Kişinin kendi iyiliği için baskı yapmak (coercion) “yeterli bir gerekçe değildir”.
Bu ilke hakkında söylenecek çok şey var; özellikle birbirine rıza gösteren yetişkinler arası eşcinsel ilişkiler ya da gönüllü ötenazi gibi kurbansız eylemler aleyhindeki yasalara karşı çıkmak için kullanıldığı zaman. Ancak Mill “uygar” toplulukların üyelerinin kendi çıkarları hakkında rasyonel seçimler yapma yetilerine, günümüzde haklı olarak güvenmeyen bizlerden daha çok güveniyordu.
Emniyet kemeri takmak zorunlu hale getirilmeden önce hükümetler, insanları kemer takmamanın riskleri konusunda eğitmek için kampanyalar yürütmüştü. Bu kampanyaların bir miktar etkisi oldu, ancak bugün ABD’de emniyet kemeri takanların sayısının %90’ına ya da daha fazlasına yaklaşamadı – emniyet kemeri takmamanın suç sayıldığı diğer birçok ülkede benzeri ya da daha yüksek rakamlar görülebilir.[5]
Bunun nedeni ise, çok küçük ölçekteki felaketlerin risklerine karşı kendimizi koruma konusunda iyi olmayışımızdır. Otomobile her bindiğimizde, emniyet kemeri takmadığımız takdirde yaralanmaya neden olacak kadar ciddi bir kazaya karışma olasılığımız çok düşüktür. Buna karşın, bir kemeri takmanın ihmal edilebilir maliyeti göz önüne alınırsa, kişi kendi çıkarlarını rasyonel bir şekilde hesapladığında kemer takmamasının mantıksız olduğunu görecektir.[6] Trafik kazalarından hayatta kalanlar, emniyet kemerini takmayışları yüzünden yaralandıklarında irrasyonelliklerinin ayırdına varır ve pişman olurlar – ama yalnızca artık çok geç olduğunda, tıpkı emniyet kemeri arkalarında bağlıyken ölenler için geç olduğu gibi.
Günümüzde çok benzer bir durumu aşılanmada yaşamaktayız. Birmingham, Alabama’da bir doktor olarak çalışan Brytney Cobia, Facebook’taki hesabında pandemi döneminde edindiği deneyimleri aşağıdaki gibi anlattı:
“Çok ciddi COVID enfeksiyonları geçiren sağlıklı genç insanları hastaneye yatırıyorum. Entübe edilmeden önce yaptıkları son şeylerden biri aşı için bana yalvarmak. Ellerini tutuyorum ve onlara üzgün olduğumu ama artık çok geç olduğunu söylüyorum. Birkaç gün sonra ölüm zamanlarını söylediğimde, aile üyelerine sarılıyorum ve onlara sevdiklerini onurlandırmanın en iyi yolunun gidip aşı yaptırmak olduğunu, tanıdıkları herkesi de aşılanmaya teşvik etmelerini söylüyorum. Ağlıyorlar. Bana bilmediklerini söylüyorlar. Aşının bir aldatmaca olduğunu düşünmüşler. Aşılanmanın politik bir çıkara hizmet ettiğini düşünmüşler. Belli bir kan grubuna ya da belli bir ten rengine sahip oldukları için bu kadar hastalanmayacaklarını düşünmüşler. Bunun ‘ufacık bir grip’ olduğunu düşünmüşler. Ancak yanıldılar. Keşke zamanı geri alabilselermiş. Ama yapamazlar.”[7]
Aynı neden COVID-19’a karşı aşılanmanın zorunlulaştırılmasını da meşrulaştırır: Aksi takdirde, çok fazla insan sonradan pişman olacağı kararlar verecektir. “Bu onların suçu, bırakın ölsünler” demek içinse korkunç derecede duygusuz olmak gerekir.
Her halükârda, COVID döneminde aşılanmayı zorunlu kılmak Mill’in “başkalarına zarar vermeme” ilkesini ihlal etmez. Aşılanmamış Olimpik atletler, tıpkı kalabalık bir caddede sürat yapmanın yapacağı gibi, başkalarını riske atmaktadır. Ellison’ın elinde olması gereken tek “kişisel seçim”, aşı olmak ya da evde kalmak olmalıydı. Uluslararası Olimpiyat Komitesi yalnızca aşılı sporcuların yarışabileceğini bildirseydi, binlerce sporcu artan enfeksiyon riskinden kurtulmuş olurdu ve Ellison’ın aşı olmadan yarışma isteğinin geçersiz sayılmasını meşrulaştırırdı.
Aynı nedenle geçen ay Fransa ve Yunanistan’da sinemalara, barlara ya da trende seyahat edenlerin aşılandıklarına dair kanıtları ibraz etmelerini gerektiren kuralların ilan edilişi,[8] [9] hiç kimsenin özgürlüğünü ihlal etmez. Geçtiğimiz şubat ayında Endonezya hükümeti, tüm yetişkinlerin aşılanmasını zorunlu hale getiren ilk hükümet olduğunda, asıl trajedi kendi vatandaşlarının özgürlüğünü ihlal etmesi değil, daha zengin ülkelerin yasanın uygulanması için ihtiyaç duyulan aşıları bağışlamamasıydı. Sonuçta, Endonezya şu anda virüsün merkez üssü ve on binlerce aşılanmamış Endonezyalı da ölmüş oldu.[10]
[1] Peter Singer, “Why Vaccination Should be Compulsory”, Project Syndicate, 4 Ağustos 2021. https://www.project-syndicate.org/commentary/why-covid-vaccine-should-be-compulsory-by-peter-singer-2021-08.
[2] Peter Singer, Princeton Üniversitesi’nde Biyoetik Profesörü ve kâr amacı gütmeyen The Life You Can Save örgütünün kurucusu. Kitapları arasında Animal Liberation, Practical Ethics, The Ethics of What We Eat (Jim Mason ile), Rethinking Life and eath, The Point of View of the Universe (Katarzyna de Lazari-Ridek ile eşyazar), The Most Good You Can Do, Famine, Affluence, and Morality, One World Now, Ethics in the Real World, Why Vegan? ve Utilitarianism: A Very Short Introduction (Katarzyna de Lazari-Ridek ile) yer almakta. Geçtiğimiz Nisan ayında W.W.Norton Apuleius’un The Golden Ass adlı kitabının yeni baskısını yayınladı. 2013 yılında Singer, Gottlieb Duttweiler Enstitüsü tarafından dünyanın “yaşayan en etkili üçüncü düşünürü” seçildi.
[3] Ju-Min Park, “Archery-Unvaccinated U.S. archers say Covid shot ‘personal choice”, Reuters, 24 Temmuz 2021, https://www.reuters.com/article/us-olympics-2020-arc-idCAKBN2EU06E.
[4] “Occupant Protection”, NSC Injury Facts, Son Erişim tarihi: 6 Ağustos 2021, https://injuryfacts.nsc.org/motor-vehicle/occupant-protection/seat-belts/.
[5] “Occupant Protection”, NSC Injury Facts, Son Erişim tarihi: 6 Ağustos 2021, https://injuryfacts.nsc.org/motor-vehicle/occupant-protection/seat-belts/
[6] Buradaki hesapla kastedilen Faydacılık (Utiliaranism)’taki Hedonistik Kalkülüs’tür. Felicific (Mutluluk Verici) Kalkülüs olarak da bilinen ve ilkeleri ilk kez kabaca Jeremy Bentham tarafından belirlenen bu hesaba göre, bir eylem “Faydalılık İlkesi”ne göre değerlendirilmelidir. Yani, sözkonusu eylemin faydası (hedon) “yoğunluk, süre, kesinlik, yakınlık-uzaklık, doğurganlık/verimlilik, saflık, kapsam”dan oluşan yedi kriteri baz alan beş basamaklı bir işlemle denetlenerek bulunur. Sonuçta, eylemden etkilenecek insanların mutluluğu artarsa (eylem haz verirse) eylem kişinin iyiliğinedir, ama azaltırsa (acı verirse) eylem kişinin kötülüğünedir diye karar verilir. (Ç. N.)
[7] https://www.facebook.com/brytneysnowcobia/posts/10200951240955876
[8] “French parliament approves law requiring Covid pass for restaurants, travel startingi n August”, France 24, 26 Temmuz 2021, https://www.france24.com/en/france/20210725-french-parliament-approves-law-requiring-restaurant-covid-pass-vaccine-rules
[9] “No vaccines, no dinner: indoor Greek restaurants accept only inoculated customers”, Reuters, 16 Temmuz 2021, https://www.reuters.com/world/europe/no-vaccines-no-dinner-indoor-greek-restaurants-accept-only-inoculated-customers-2021-07-16/
[10] Erwin Renaldi, Toby Mann, “Indonesia is the new COVID epicentre, so some are heading to the US to skip the vaccine queue”, NSW News, 17 Temmuz 2021, https://www.abc.net.au/news/2021-07-18/asia-flying-abroad-for-covid-vaccinations-pfizer-astra-zeneca/100288904
Yasa, gerçek ve tüzel kişiler arasındaki arayüzleri yönetmek ve bu arayüzlerde çıkabilecek çatışmaları azaltmak ve çözümlemek için var.