Adam Smith ve Amerika’da Dini Çoğulculuk – Drew Liquerman

1246 görüntülenme
20 dk okuma süresi
Kualia Analitik Felsefe

Kualia Analitik Felsefe

Çeviri: Fatih Köktemir

Adam Smith’in fikirleri, ölümünün ardından da tartışılmaya ve konuşulmaya devam etmiştir. Smith, görünmez el teorisini oluşturması, laissez-faire ekonomisine ve piyasaya devletin müdahale etmemesini savunması sebebiyle çağdaş ekonominin babası ve halen geniş çapta okunan Wealth of Nations adlı eserin yazarı olarak hatırlanır. Bununla birlikte, Adam Smith esasen salt bir ekonomi teorisyeni olmanın çok ötesindeydi ve mirası da birçok farklı araştırma alanına temas etmektedir.

Smith’in eserleri, özellikle An Enquiry into the Wealth of Nations, James Madison’ın Memorial and Remonstrance against Religious Assessments, Federalist Papers (özellikle #10 ve #52) ve ABD Anayasası’na 1. Değişiklik’in dinsel kurumsallaşma ve ibadet özgürlüğüne dair hükümlerinde savunduğu şekliyle dinin devlet düzeninin feshedilmesi hakkındaki düşüncelerini büyük ölçüde etkilemiştir. Kısmen Smith’in Madison üzerindeki etkisi sayesinde ülkemiz din ve devlet işlerinin ayrılması ve dinsel özgürlük ilkeleri üzerine kurulmuştur, bu da ülkemizde çok sayıda dini inanç ve düşüncenin gelişmesine ve benimsenmesine yol açmıştır. Adam Smith yalnızca modern ekonominin babası değildir, aynı zamanda iki yüz yıl sonra bile bu ülkede hala artmakta olan dini çeşitliliğe önemli bir katkıda bulunmuştur.

Amerika Birleşik Devletleri’ndeki din, mezhep, mezhep ve dini inanç ve uygulama çoğulluğu, bu ülkenin temel özgürlük, eşitlik ve özgürlük ilkelerinin somut örnekleridir. Hem yasama hem de yargıda son iki yüz yıldan fazla bir süredir meydana gelen değişiklikler, bu ilkeleri daha fazla sayıda Amerikalıyı kapsayacak şekilde genişletmiştir; biz, genel olarak ülkedaşlarımızın sahip olduğu çok sayıdaki dini görüşlere kabul gösteren bir toplumuz. Amerika bir “eritme potasıdır” ve Anayasa’ya Birinci Değişiklik’in Dinsel Kurumsallaşma ve Dinsel Özgürlük hükümleri, bugün içinde yaşadığımız özgür toplumun temelini oluşturmaktadır. James Madison Remonstrance’ın yazarı, Federalist #10 ve #51 ve Birinci Değişiklik’in ana taslağını hazırlayan kişi olsa da Madison’ın düşüncelerini etkileyen asıl kişi “dinin korunması ve büyümesi için din ve devlet işlerinin ayrılmasını” savunan Adam Smith’di.

Wealth of Nations, Smith’in ekonomik özgürlük konusundaki düşünceleri sebebiyle yaygın olarak bilinmesine rağmen, V. kitap dine ve devletin bir bireyin dinsel uygulamalarında oynaması veya oynamaması gereken role odaklanır. Kitap V’de Smith, devletin dinde bir rol oynadığı zaman meydana gelen tarihsel zararları inceler ve bir devletin bir din tesis etmesinin ve desteklemesinin dine, devlete ve topluma zarar verdiği sonucuna varır. Smith’in din ve devleti ayırma motivasyonu öncelikle dinin saflığını korumaya dayansa da, Anayasa’ya Birinci Değişiklik’teki temel ilkeleri etkileyen din ve devlet hakkındaki düşünceleri, tesadüfen, bireyin istediğine inanmakta veya inanmamakta özgür olduğu, oldukça çoğulcu bir Amerika’nın oluşumuna yol açmıştır. 

Birçok Anayasa profesörü, Smith’in Madison’ın hem daha önceki yazılarında hem de Kurumsallaşma ve Din Özgürlüğü hükümlerinin taslağındaki din ve devletin ayrılması konusundaki görüşü üzerindeki etkisine ilişkin argümanlarda bulunmuştur. Madison, Virginia’da Hıristiyan öğretmenlere maaş bağlanmasını sağlayacak bir yasa tasarısına karşı çıkmak için Remonstrance adlı eserini yazmış ve bu eserde şöyle söylemiştir: “… çünkü dinin, ona destek olmayı bırakın ona tamamen karşı olan insan yapımı yasalara rağmen hem hayatta kalabildiği hem de güçlenebildiği vakıadır.” 

Madison ayrıca, devlet müdahalesinin dinin saflığını olumsuz yönde etkileyebileceğine inanıyordu: “Dinsel kurumlar, dinin saflığını ve etkinliğini sürdürmez, aksi bir etki yapar.” Madison, dinin devlet tarafından tesis edilmiş bir din kurumu (kilise) tarafından yozlaştırılacağına inanıyordu: “çünkü sübvanse edilen kiliseler, fonlarının devletin güçlü elinin garantisi altında olduğunu bildikleri için cemaatlerin ihtiyaçlarına cevap vermez hale gelirler.” Madison, muhtemelen İskoç Kilisesi’ni de kapsayan, müesses kiliselerin tarihsel yozlaşımına dair bilgisine dayanarak bu müesses kiliselerin tarihsel deneyimini şöyle betimler: “Din adamlarının gurur ve tembelliği; seküler memurlarda cehalet ve kölelik, her ikisinde de batıl inanç, bağnazlık ve zulüm.” 

Madison’ın Remonstrance’ta devletin dini yozlaştırmasını ele almasından önce, Smith, Wealth of Nations’da devlet tarafından tesis edilmiş bir dinin, devletin dini yozlaştırmasına yol açacağını savunmuştur. Smith, “hükümdarlar kendilerini desteklemeyen kiliseleri vergilendirmeye ve yasaklamaya çalışacağı için dinin devlet tarafından düzenlemesinin yolsuzluğa yol açacağını” belirtir. 18. Yüzyıl İskoçyasında yaşayan bir İskoç olarak Smith, hem baskıcı ve yozlaşmış İskoç Kilisesi hem de İngiltere Kilisesi’ne dair birinci elden ve tarihsel bilgi sahibiydi. Smith’in Glasgow Üniversitesi’ndeki çalışmaları sırasında akıl hocası Frances Hutcheson, dini bağnazların hedefiydi. Muhtemelen tarihsel süreçte yozlaştırıcı bir etki yapan İskoç Kilisesi’nden ve akıl hocasına yönelik saldırılardan etkilenen Smith, “müesses bir dinin olduğu yerde, din adamlarının yozlaştığına ve egemenlerin güçsüz hale geldiğine” inanıyordu. Smith, Wealth of Nations’da müesses dinin yozlaştırıcı etkisine dair şöyle yazar:

“Yerleşik ve iyi donanımlı bir dinin din adamları, çoğu zaman, bir beyefendinin tüm erdemlerine sahip veya diğer beyefendilerin saygısını celbeden bilgin ve zarif adamlar haline gelir; fakat böylece daha alt sınıflardan insanlar üzerinde otorite ve nüfuz sahibi olmalarına sebep olan ve belki de dinlerinin ilk başta başarılı bir şekilde yayılmasını ve müesses hale gelmesini sağlayan iyi yahut kötü özelliklerini de kaybederler.”

Smith’in bu ifadeleri 1776 tarihli Wealth of Nations’ında yazdığı, bu kitabın yalnızca ABD Anayasası’nın yazarları tarafından iyice etüt edilmekle kalmayıp, 1777-1790 tarihleri arasında ABD’deki kütüphanelerin yüzde 28’inde mevcut olduğu (ki bu sayı Locke ve Rousseau’nun eserlerinin önüne geçtiğini gösterir) ve bu ifadelerin Madison’ın Remonstrance’daki ifadeleriyle ne kadar benzediği göz önünde bulundurulduğunda Smith’in, Madison’ın devlet destekli müesses bir dinin yozlaştırıcı zararları üzerine düşüncelerini büyük ölçüde etkilediği söylenebilir. Öyle ki Madison, Wealth of Nations’ı 1783’te kurulma aşamasında olan Kongre kütüphanesine eklenecek kitaplar listesine ekletmiştir. 

Madison’ın Federalist #51 ve #10’daki yazıları da Smith’in Wealth of Nations’daki din üzerine yazılarına büyük benzerlik gösterir. Federalist #51’de Madison, devletin dine müdahale etmemesinin dinlerin büyümesini ve gelişmesini sağlayacağını vurgular:

“Özgür bir yönetimde, medeni hakların güvencesi, dini hakların güvencesi ile aynı olmalıdır. Bunların biri çıkarların çokluğundan, diğeri ise mezheplerin çokluğundan oluşur.”

Federalist #10’da Madison, büyük bir cumhuriyette daha fazla parti çeşitliliği olacağı ve böylece çoğunluğun ortak bir amaç etrafında birleşmesi için daha az olanak olacağı ve bunun “her bir fraksiyonu daha az tehlikeli hale getireceği” şeklinde bir argüman ortaya koyar. Federalist #51 ve #10’da belirtilen bu önermelerin kökeni Smith’in Wealth of Nations’ındadır.

Madison’dan yıllar önce Smith, devlet kurumu olmadan “dinin sayısal olarak büyüyeceğini” ve “artan sayıda mezhebin daha fazla rekabete yol açacağını ve bunun da daha iyi hocalar, daha iyi dini liderler ve daha genel bir dini coşku yaratacağını” düşünüyordu. Smith, bir dinin devlet tarafından kurulduğunda, “şiddetli dini çatışmalara” ve “şiddet içeren hiziplere” karışabileceğinden endişe duyuyordu. Wealth of Nations’da Smith, din ve devlet işlerinin ayrılmasının mezheplerin sayısında artışa ve mezhepler arası eşitliğe ve barışa yol açtığını savunur:

“…din hocalarının dini coşkusu ancak bir toplumda yalnızca bir mezhep hoşgörülüyorsa veya koca bir toplum yalnızca iki mezhebe bölünmüşse tehlikeli olabilir… Ancak bu coşku, bir toplum üç veya daha fazla mezhebe bölündüğü durumda zararsızdır.”

Smith, devlet tarafından kurulan bir dinin özgür düşünce üzerindeki baskıcı etkisine ve dini bağnazlığına hiç de yabancı değildi. Ona göre dinsel rekabet dinin bağnazlığını azaltır ve tek bir mezhebin “kamu huzurunu tehdit edebilecek kadar büyümesini” engellerdi. Dinde rekabet yoluyla, cemaatlerin ihtiyaçlarını karşılamak için yeni kiliseler ortaya çıkacak ve daima yeni kiliselerin ortaya çıkma ihtimali, mevcut kiliselerin kendi cemaatlerinin taleplerini ve ihtiyaçlarını dinlemeleri için bir teşvik olacaktı. Smith, bu artan rekabetin fanatizmin azalmasına ve ‘müşterilerin’ diğer doktrinlere kapılma olasılığı oluşması nedeniyle hoşgörünün artmasına yol açacağına inanıyordu. Federalist #51’de Madison, Smith’in ” binlerce küçük mezhep” ifadesini “mezheplerin çokluğu” ile tekrarlar ve benzer şekilde “özgür bir devlet dinlerin ve dini hakların büyümesine izin verir” argümanını sunar.

Smith’in Madison’ın üzerindeki etkisine dair daha fazla kanıtı Federalist #10.26’da bulabiliriz. Iain McLean, her iki yazarın da “genişletilmiş bir cumhuriyet çoğunluk tiranlığı problemine en iyi çözümü sunar zira tek bir dinsel veya siyasal fraksiyon dominant hale gelemez” düşüncesini benimsediğine dikkat çeker. Federalist #10’da Madison’ın ana argümanı, büyük bir cumhuriyette daha çok partinin olacağı ve bunun da herhangi bir fraksiyonun mutlak çoğunluğa ulaşmasını engelleyeceğidir. Bu spesifik argüman, Smith’in mezheplerin çokluğunun faydalarına dair Wealth of Nations’da sunduğu argümanının bir uzantısıdır. 

Araştırmacılar, Madison’ın Remonstrance’ının Virginia dini özgürlük tüzüğü’nün geçmesinde etkili olduğunu, ardından bu tüzük ve Madison’ın Federalist #10 ve 51’deki yazılarının da Birinci Değişiklik’teki Kurumsallaşma ve Din Özgürlüğü hükümlerinin hazırlanmasında emsal teşkil ettiğini söylerler. Madison’dan Birinci Değişiklik’in taslağını hazırlaması istendiğinde atıfta bulunulabilecek tek tüzük Virginia Tüzüğü idi. Madison’ın Virginia Tüzüğü’nün ilan edilmesindeki müdahilliği göz önüne alındığında, Birinci Değişiklik’in hükümlerine rehber olarak bu tüzüğü alması doğaldır. Adam Smith’in Wealth of Nations’ı ile Madison’ın Remonstrance ve Federalist # 10 ve #51 arasındaki büyük benzerlik, Remonstrance’ın Virginia tüzüğü üzerindeki olumlu etkisi ve Birinci Değişiklik’in taslağının Madison tarafından hazırlanması dikkate alındığında, Smith’in dine dair düşüncelerinin nihayetinde Birinci Değişiklik’in içeriğinde kendine yer bulduğu güçlü bir şekilde söylenebilir.

Din özgürlüğüne ilişkin sorular, iki yüz yıl önce olduğu kadar bugün de sıklıkla tartışılmaktadır. İster kilisenin (ya da din kurumlarının) devlet tarafından korunması, isterse devletin kilise tarafından korunması meselesinde olsun, Birinci Değişiklik’in önde gelen yazarı James Madison dini özgürlük hakkındaki düşünceleri için kısmen Adam Smith’e bakmıştır. Bugün din özgürlüğü meselesi, iki yüz yıl önce olduğu kadar tartışmalıdır. Obamacare kapsamında doğum kontrolü için zorunlu vergi alınması, devlet memurlarına eşcinsel evlilik yapma veya eczacılara kürtaj hapları satma izni verilmesi gibi farklı meselelerde Birinci Değişiklik’in Dini Özgürlük ve Kurumsallaşma hükümlerinin ruhu ve lafzı hakkındaki tartışma her zaman yasal tartışmaların gündemdedir. Bununla birlikte, Adam Smith’in damgasını taşıyan bu hükümlerin, oldukça çeşitli ve dini açıdan çoğulcu bir toplumu meydana getirdiği su götürmez bir gerçektir.

1 Comment

  1. “Federalist #10’da Madison, büyük bir cumhuriyette daha fazla parti çeşitliliği olacağı ve böylece çoğunluğun ortak bir amaç etrafında birleşmesi için daha az olanak olacağı ve bunun “her bir fraksiyonu daha az tehlikeli hale getireceği” şeklinde bir argüman ortaya koyar.”

    Gördük Amerika’yı, demokrasileri 2 parti etrafında dönüyor ve seçmenleri birbirleriyle kanlı bıçaklı. Zaten aşağıdaki ifadesinde bunu öngörmüş.

    ““…din hocalarının dini coşkusu ancak bir toplumda yalnızca bir mezhep hoş görülüyorsa veya koca bir toplum yalnızca iki mezhebe bölünmüşse tehlikeli olabilir… Ancak bu coşku, bir toplum üç veya daha fazla mezhebe bölündüğü durumda zararsızdır.”

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Sonraki Makale

Hayek ve Bireysel Özgürlükler -Richard Ebeling

Önceki Makale

Bir Barış Teorisine Doğru – Dan Sanchez